Kur’an’da Takva Kavramı

bakara_suresi_3-muttakiler-gorunmeyen-aleme-inanir-namazlarini-ifa-ederler

VKY kökünden türemiştir ve kelime manasıyla koruma, korunma demektir denebilir. Tur suresinin 27. ayetinde aynı kökden türeyen ve vekânâ kelimesinin kullanılarak Allah’ın azaptan korumasından, Mümin suresinin 7. ve 9. ayetinde bu defa vekıhimus kelimesiyle kötülüklerden korunmadan bahsediliyor. Namazların sonunda genelde okunan Rabbena duasındaki “ve kına” da yine aynı kökden bir türeyen kelimedir ve duada azaptan korunmadan bahsedilmektedir. Takva kelime olarak sorumluluğunun bilincinde olmak,  duyarlı olmak olarak yorumlanabilir. “Ey iman edenler” şeklinde başlayan ayetler müminin sorumluluklarını hatırlatan, duyarlı olmasını sağlayan ayetlerdir.

Bu ayetlerdeki manevi korunma dışında maddi olarak da korunma manasında kullanılıyor Kur’an’da VKY kökünden türeyen kelimeler. Örneğin Nahl 81. de elbiselerin korumasından bahsedilir tekîkumul kelimesi kullanılarak. Aynı şekilde Araf suresinin 26. ayetinde libâsut takvâ denilerek takva elbisesinden bahsediliyor. Burda genelde anlaşılan manevi bir elbisedir fakat dış giysi olarak da anlaşılabilir ve bu şekilde bazı etkenlerden korunmuş oluruz.

Takva’nın Kur’an’a göre üç boyutu vardır. Birincisi doğuştan gelen, yani insanın fıtratında olandır. Bunu Şems suresinin 7 ve 8. ayetleri arasında görüyoruz. İnsanın doğasında hem yoldan çıkma (fucur) ve hem de takva (korunabilme) özelliği vardır. İmtihan halinde olduğumuz için kendi irademizle her iki tarafa yönelme için bu iki özelliğin olması zorunludur. Hucurat suresinin 7. ayetinden insanın fıtratının imanı sevme, küfür, fısk ve isyanı ise çirkin görmeye ayarlandığını görüyoruz.

Rum suresinin 30. ayetinde insanın fıtratına, yani insanın ve diğer varlıkların kainat içindeki uyumuna, ilahi ölçüye, en uygun olan dinin Allah’ın dini olduğunu görüyoruz. Kendi iradesiyle buna teslim olanlara müslim deniyor (Hac 78). Rum suresinin devam eden 31. ayetinde vettekûhu denilerek takva sahibi olun, korunun yani fıtratına uygun davran deniliyor. Ayrıca bütün resuller tebliğde bulunurken takva sahibi olun diye kavimlerini uyarmıştır (Ankebut 16). Namaz kıl denilerek de, Allah’ı an, bildiğin şeyleri tekrar et (zikir) denilerek korunmanın bir yöntemi de bildiriliyor. Rum suresinin bu ayetlerinin bir benzerini Enam suresinin 71 ve 72. ayetinde görüyoruz. Teslim olmak, namaz kılmak ve takva sahibi olmakdan bahseden bu ayetler için Rum suresindeki ayetlerin müteşabihi diyebiliriz.

Takva’nın diğer boyutu geliştiribilen, arttırılabilen, daha korunaklı olmamızı sağlayan boyutudur. Daha çok kendisini iman ve amel ilişkisinde gösterir. Salih amelle desteklenmeyen iman sadece inanç olur. Bakara suresinde 196. ayetden itibaren anlatılan bir takva eylemi olan hac ibadetiyle ilgili bölümlerin 197. ayetinde Allah azık hazırlamamızı ve en hayırlı azığın takva olduğunu ve Allah’a karşı takva sahibi (duyarlı, sorumluluk bilincinde) olmamız gerektiğini (vettekûni) belirtiyor. Oruç da tıpkı hac ve diğer ibadetlerde olduğu gibi hazırlık yapmaya, azığı arttırmaya yarar. Yine bakara suresinin 183. ayetinde “Oruç tıpkı sizden öncekilere olduğu gibi size de yazıldı; belki bu sayede takvaya erersiniz (duyarlı, sorumluluk bilincinde olmak)” deniyor. Habil – Kabil kıssası olarak bilinen olayın anlatıldığı Maide suresinin 27. ayetinde Allah’ın sadece muttekilerin (takva sahipleri, duyarlı – sorumluluk bilincinde olanların) kurbanlarını kabul eder deniyor. Dolayısıyla Hac, Namaz, Zekat, Kurban, İnfak ve diğer tüm ibadetlerin takvayla ilgisi vardır. Bütün ibadetler takva denizine dökülen ırmaklar gibidir.

Takva’nın üçüncü boyutu örtü boyutudur. Yukarıda da örnek olarak sunulan Araf suresinin 26. ayetinde bahsedilen Takva elbisesinin manevi anlamı için şöyle denebilir. Takva elbisesi insanın bilincini oluşturan değerdir. İnsanın ruhu takva elbisesine bürünmüşse ibadetleri takva seviyesine ulaşabilir.

Bakara suresinin 2. ayetinde Kur’an’ın muttakiler için bir kitap olduğunu görüyoruz. Muttaki kelime anlamıyla korunan adam demektir. İnsanlar Allah’ın yarattığı kullardır fakat çoğu Allah’a kulluk etmez, kula kulluk eder. Sakınan korunan insanlar Kur’an’dan ancak anlam çıkarabilir. Kendini koruyan, fıtratına uygun davranan, Allah’dan çekinen kimselerin özellikleri sıralanıyor devam eden ayetlerde:
– Allah’a içten inanırlar
– Namazı tam kılarlar
– Rızıkları infak ederler
– Kur’an’a ve önce indirilenlere inanıp, güvenirler
– Ahirete inanırlar

Aynı şekilde Bakara suresinin 177. ayetinde de muttakilerin özelliğinden bahsedilir. Bir önceki ayet grubunda sayılanlardan farklı olarak Meleklere ve Nebilere inanmakdan, Zekattan, sözlerinde durmalarından, zorluklara göğüs germekten bahsedilir, infak hakkında ayrıntılar verilir.

Yine Al-i İmran suresinin 133. ayetinde cennetin muttakiler için hazırlandığı belirtildikten sonra, devam eden ayetlerde muttakilerin özellikleri sayılır. Yukarıda ayetlerden farklı olarak öfkesine hakim olmaktan, affetmekten, çirkin bir eylem işledikten sonra istiğfar etmekten, yanlışda ısrar etmemekten bahsedilir.

Zariyat suresinin 17. ayetinde geceleri az uyurlar ve seher vakitlerinde Allah’a yalvarırlar deniyor muttakiler için.

Bir rivayete göre, Muhammed A.S.’a gelen biri, müslüman olmadan önce de iyilik yaptığını, görevlerini yerine getirdiğini, bunun kendisine bir getirisi olup olmayacağını sorar. Resulallah’ın cevabı şöyledir: “Sen daha önce öyle davrandığın için müslüman oldun”.

İnsan, fıtratından uzaklaşmadığı müddetce Kur’an’a dolayısıyla Allah’ın mesajına çabuk adapte olabilir. Takva sahibi olan insanlar bir refleks oluşturur dış etkenlere karşı ve bu şekilde Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlayarak kendilerini koruyabilirler. Bu yapıyı muhafaza ettiği takdirde ahiretde mutlu sonu (fevzul azîm) elde etmiş olacaklardır (Mümin 9, Maide 119, Tevbe 89).

Takva sahibi insanlar zaman zaman yoklanırlar şeytan tarafından. Araf suresinin 201. ayetinde Takva sahiplerinin vesvese karşısında tezekkür ettiğini, bildiği şeyleri hatırlayıp, düşündüklerini görüyoruz (Zikir). Bunu bahşedilen furkan yeteneğiyle yapabilir. Enfal suresinin 29. ayetinde muttakilerin furkan özelliğinden ve elde ettikleri bazı avantajlarından bahsedilir. Allah eğri ve doğruyu ayırma yeteneği (furkan) verir, günahlarını örter ve bağışlar. Ayrıca erkeğin eşini boşama konusunda hükümlerin anlatıldığı Talak suresinin 2. ayetinin sonunda, Allah’ın muttakilere hep bir çıkış yolu yaratacağından bahsediliyor. 3. ayetde Allah’ın her şeye bir ölçü koyduğu belirtildikten sonra, 4 ve 5. ayetlerde ikinci ayetdeki ifade tekrarlanıyor. Allah’ın hükümlerine uymak, ölçüsüne saygı duymak, fıtrata uygun hareket etmek, takva sahibi bir müslümanın daima bilincindedir.

Bu yüzden olsa gerek Rabbimiz Kur’an’da bir çok kere muttakilere direkt olarak seslenmektedir. Bakara suresinin 180.(vasiyet)  ve 241. (Boşanmış olan kadınların örfe uygun olarak geçimlerini sağlamak) ayetinde muttakilere verilen görevlerden bahsediliyor.

Enbiya suresinin 48. ayetinde Musa ve Harun’a furkan verildiği ve bunun mutakiler için zikir olduğunu görüyoruz. Kendilerine Allah’ın ayetleri okununca, bunların Allah’dan geldiğini kavrayabilme imkanına sahip oldukları anlaşılıyor muttakilerin, dolayısıyla tasdik kavramıyla bağlantısı olduğu söylenebilir takvanın. Hakka suresinin 44. ayetinden itibaren Resulun bazı sözler uydurmaya kalksaydı şah damarının kesileceği belirtildikten sonra 48. ayetde bu vahyin muttakiler için bir zikir olduğu belirtiliyor. Zikir, Kurani bağlamda Allah tarafından verilen bilgiler olarak anlaşılabilir. Tasdik ilişkisini muttakiler bu sebepten dolayı kolay bir şekilde kurabiliyor. Zümer suresinin 32. ayetinde ayağına gelen gerçeği yalanlayan kafirlerden bahsederken, 33. ayetde ise tasdik edenlerin muttakiler olduğu ve 34. ayetde onların mükafatlandırılacakları belirtiliyor.

Erdem Uygan ve Dr. Fatih Orum’un beraber sundukları 28.03.2016 tarihli KÖK (Kur’an’ın Öğrettiği Kavramlar) ve Prof. Dr. Mehmet Okuyan’ın Kur’ani Kavramlar isimli programlarından derlenmiştir. Programları buradan seyredebilirsiniz.

 

 

“Kur’an’da Takva Kavramı” için 2 yorum

  1. Geri bildirim: Kafirleri dost edinmeyin!

Yorum bırakın